Skip to content

Meliha Onat

Mutluluğu paylaşmaktan korkuyoruz. Neden?

Çevrenize bir bakın sürekli ne kadar acı çektiğinden, üzüldüğünden, hastalandığından, mutsuz olduğundan, yaşadıklarına çözüm bulamadığından yakınan insan var. Bunu bir marifetmiş gibi anlatan insanları görmüşsünüzdür mutlaka. Mutsuzluğunu paylaştıkça mutlu olduğunu zanneden insanlar. Mutlu olduğu bir anlık zaman diliminde bile hemen başına kötü bir şey gelecek korkusu yaşayan, çok güldük ağlayacağız diyerek başına gerçekten kötü şeyler getirenlere şahit olmuşsunuzdur.

Evren bütünüyle enerjiden oluşur. Dolayısıyla hangi duyguyu daha fazla hayatınızda deneyimlerseniz ona uygun kişi, durum ve olayları kendinize çekersiniz. Toplumun mutlu olmakla ilgili problemi varsa mutsuzluk yaratacak kaynakları bulmakta zorlanmadığını görebilirsiniz. Mutsuzluğunu paylaşınca kendinizden biri olarak gördüğünüz birini neden mutluluğunu paylaştığında görmezden geldiğinizi düşündünüz mü? Hatta O kişiden kaçtığınızı, söylediklerini duymak dahi istemediğinizi. Çünkü birçok insanın öğrendiği tek şey acıları paylaşmak. Kendinden bir parça bulup içselleştirmek. Sadece iletişimin bu şekilde kurulabileceğini öğrenmiş olmaktan kaynaklanıyor. Durum böyle olunca bu cümleleri duymak kaçınılmaz hale geliyor.

Mutlu olmam için mutsuz olmam gerekir.

Mutluluğu haketmiyorum.

Başkaları için mutlu olursam beni geçerler.

Önce kötü olanı düşüneyim başarısız olursam / istediğim gibi olmazsa hazırlıklı olurum, üzülmem.

Başarımı kimseyle paylaşmamalıyım, paylaşırsam düşman kazanırım.

Yeteneklerimi insanlardan saklarsam bana zarar vermezler.

Başarılı olursam beni sevmezler.

Azla yetinirsem kimse beni kullanmaz.

Başarılı olursam arkamdan kuyumu kazarlar.

Mutsuz olursam beni anlarlar.

Sadece mutsuz olduğumda çevremdeki insanlar beni dinler.

Sevgi görmeyi haketmiyorum.

Başkaları için yaşamalıyım.

Yukarıdaki liste uzar gider. Ailemiz, arkadaşlarımız, akrabalarımız ve aslında toplumdaki genel çoğunluğun doğru kabul ettiği gerçeği yansıtmayan yaklaşımlar bunlar. Bir zaman sonra inanmasanız bile gerçeğiniz haline gelen durumlar. Herkesin birbirini takdir ettiği, birbirine sevgisini rahatlıkla gösterdiği, koşulsuz sevgiyi deneyimlediğimiz bir toplum yaratsak nasıl olurdu? Bu istersek mümkün tabi. Önce biz değişmek durumundayız. Biz değiştikçe olaylara, kişilere bakış açımız değişir. Daha önce değişmesi mümkün değil dediğiniz bir durumun değiştiğini gördüğünüzde aslında herşeyin sizinle başlayıp bittiğini anlarsınız. Koşulsuz sevgiyi deneyimlediğinizde mutsuzluktan beslenen birinin çevrenizde bulunması bu sebeple mümkün değil. Sevgi yüksek frekanslı bir enerji. Değişmek istemeyen mutsuzluğundan  beslenen insanların özgür iradesine saygı duyabilirsiniz. Ama siz mutsuzluğu seçmek zorunda değilsiniz. Ne kadar çok insan kendini tanımaya başlarsa toplumun bu konuda bilinçlenmesine o kadar katkımız olur. Kendi üzerinde çalışma yapan, farkındalık sahibi  kişilerin çoğaldığı; toplum olarak bilinçlendiğimiz, duygularımızı özgürce ifade ettiğimiz günler geliyor. Bu sürece ne kadar erken uyum sağlarsak o kadar iyi.

Theta Healing® tekniğinde biz kök korkuları temizlemeyi, kollektif kayıtları değiştirmeyi öğreniyoruz. Bu sayede bizi engelleyen korkularımızdan, kalıplarımızdan özgürleşiyoruz. Yaşamın içindeki deneyimlerimiz bizim seçimlerimizden oluşuyor. Keyif, rahat, güven ve kolaylıkla hayatı yaşamak mümkün. Siz değişin dünyanız değişsin. Hayatınızda neşe, ihtişam, sağlık ve huzur her daim  OLsun.

Sevgiyle.

Yorum Yaz





error: !!!